~~Dünya Sağlık Teşkilatı 65 yaş ve üstündeki bireyleri yaşlı kabul etmektedir. Ancak belirtilen yaş kronolojik yaşın sınırını tanımlar. Kişi kendini hissettiği oranda yaşlıdır. Yaşlanma bireysel bir değişim olarak kişinin fiziksel ve ruhsal yönden gerilemesidir. Yaşın ilerlemesiyle birlikte doku ve organlarda oluşan yaşlanma biyolojik yaşlanmadır.
Son yıllarda tıp ve beslenme alanlarında kaydedilen gelişmeler insan ömrünün uzamasını sağlamıştır. 2000 yılında Avrupa’da yaşayan halkın %15’i 65 yaş ve üstüyken, 2030 senesinde bu oranın %24 olması beklenmektedir. Gelecek 50 yıl içerisinde yaşlı nüfus artışının özellikle gelişmekte olan ülkelerde olması beklenmektedir. Yaşlılık psikolojisi “Gerontopsikoloji”, hayat tarzında değişime neden olan tıbbi değişimler, aile ilişkileri, kronik ağrı, ruh hastalıklarına bireyin uyumunu inceler ve bu sürece uyumları için destek tedaviler uygulayan bilim dalıdır.
Yaşlılık elbette kaçınılmaz bir hayat kesitidir. Farklı toplum ve kültürlerde yaşlılığa bakış ve yüklenen anlamlar farklıdır. Yaşlılık hayatımız sürdükçe geçeceğimiz bir yoldur, tıpkı bebeklik, çocukluk, ergenlik gibi. Bedende ki değişim ve beraberindeki fiziksel kısıtlamalarla ancak “genç-sağlıklı” kalan bir beyin başa çıkabilir. İnsan beyni çalıştığı süre içerisinde kendini yenileyebilir ve genç kalabilir. Dolayısıyla kişinin ruhsal ve zihinsel gelişimine yaptığı yatırımlar yaşlılık dönemini rahat geçirmesini sağlayacaktır.
Yaşlılara gerek içinde bulundukları yeni yaşam koşulları, gerekse yaşamın değiştirilemeyecek bazı gerçeklerini kabullenmeleri öğretilmelidir. Yaşlı bireyin, yaşadığı stres düzeyi, geleceğe umut besleyememesi ve planlar yapmasının mümkün olmadığı bir aşamaya geldiği zaman kişi kendine daha olumlu görünen geçmişe sığınır. Kişinin yaşamından memnun olması, öz portresinin olumlu olması, kendini öznel olarak iyi hissetmesi ve yaşamdan hoşnutluk duyması başarılı yaşlanmanın kriterleridir. Orta ve ileri yaştaki kişiler yaşlılığa uyum sağlamak için iç ve dış yapılarının sürekliliğini korumaya çalışırlar. İçsel süreklilik, duygu ve düşüncelerin, karakter ve duyarlılık alanlarının, deneyimlerin, tercih ve yeteneklerin devamıdır. Dışsal süreklilik ise psikolojik ve sosyal olarak dış çevreyle kurulan ilişkilerin devamıdır. İç ve dış süreklilik bireyin kendi kimliğinin vazgeçilmez bir özelliğidir. Faal olan, çevresi tarafından gereksinim duyulan ve hedeflerine ulaşan kişiler kendilerini mutlu hissederler. Bu kavram çerçevesinde, kendisine ihtiyaç duyulmayan, ailesi ve arkadaşları tarafından dışlanan-ilgilenilmeyen bir kişi kendini mutlu hissedemez. Mesleğinden başka ilgi alanı olmayan ve meslekleriyle var olan kişiler, yaşlılık döneminde duygusal çöküntüye girerler. Yaşamdan duyulan hoşnutluk en fazla sosyal çevreyle olan ilişkilere bağlıdır. Yaşlıların kendilerine yakın olan kişilerle kurdukları ilişkiler, yaşamdan hoşnutluk duymalarına neden olur. Yaşlılar kendileri çok fazla dinleyen olmaması nedeniyle, buldukları ve kendilerini dinleyen kişilerle çok konuşma eğilimindedirler.
Sürekli çok fazla stres altında kalma hoşnutsuzluk oranını yükseltir. Mevcut durumu uyum sağlama yetisi yüksek olan ve olumsuz bir durum karşısında bile olumlu yönleri görme becerisi olan kişiler hayattan daha fazla hoşnutluk duyacaklardır.
Yaşlanmayla beraber kişilerin hayatlarında kayıpların olması (iş kaybı, eş kaybı, sosyal statü kaybı, görme ve işitme kayıpları) yaşlının yakın çevresine bağlılığını ve onlardan beklediği desteği arttırır. Yeterli sosyal ve tıbbi destek görmeyen yaşlılarda stres etmenleri ile birlikte psikiyatrik belirtilerde görülür. Demans (bunama), depresyon, endişe bozuklukları, duygu durum bozuklukları, uyku alışkanlıklarında değişmeler, unutkanlık, içe kapanma sıklıkla görülür.
Gelecekteki yaşlıların yaşlılık dönemlerini hayatın yeni bir fırsatı olarak değerlendirebilmeleri için, bunu önceden hazırlamaları, daha bağımsız, kendi ayakları üzerinde duran ve kendi amaçları yönünde hareket eden bir kişilik yapısı geliştirmeye çaba göstermelidirler. Kültürel ve toplumsal algı nedeniyle birçok yaşlı kişi yeni hayatlarının sınırlarını çizmekte zorlanırlar (bisiklete binmeyi öğrenmek veya dans derslerine gitmek belli bir yaştan sonra alay konusu olabilir).
Mutlu bir yaşlılık için neler yapılmalı:
Sağlıklı beslenme,
Fiziksel egzersiz,
Düzenli sağlık kontrolleri,
Yaşamın içinde aktif kalabilmek,
Değişime ve gelişmeye açık olmak,
Üretkenlik sağlayan ve kişiyi mutlu eden aktivitelerde bulunabilmek,
Geçmişte yaşanan kayıpları kabullenip çözümler aramak, kayıplardan bir ders çıkarabilmek,
Kendi sınırlarını tanımaya çalışmak,
Günlük yaşantınızda size değer, sevinç ve mutluluk veren kişilerle beraber olun,
Kendini tanıdıktan sonra başkalarını tanımaya çalışmak,
“Şimdi-Burada” yaşama becerisini geliştirmek,
Yaşlılığı “kayıpların” olduğu bir dönemden ziyade “olgunluk” dönemi olarak algılayabilmek,